Eski para, en pahalı hobi
10-mart-2008 / Haber Ekspres
İlk madeni parayı basan uygarlık, Lidyalılar... Para, asırlardır
uygarlıklara, savaşlara, barışlara yani insanlığa hükmeden bir
obje oldu. Anadolu, para sayesinde uygarlıkların beşiği haline
geldi. Kitaplara, filmlere ilham kaynağı oldu, ülkeleri yönetti...Ama
her şey gibi zamanla eskidi, tarih oldu, yenilendi, değişti...
Eski paralar, zamanla koleksiyonerlerin en pahalı hobisi oldu. Bu uğraşı
İzmir'de devam ettiren İzmir Nümismatik Derneği, yıllarca nümismatların
kendilerini anlatamadığından şikayetçi. Başkan Orhan Sümer:
"Gerek mevzuat gerekse insanların bilgisizliği nedeniyle gerçek
koleksiyonerlerle kaçakçılar birbirine karıştırılıyor."
"PARANIN gelişimi Arkaik dönemden başlar. Hepimizin bildiği
gibi Lidyalılar tarafından kullanılmaya başlanan para, o dönemlerde
elektron sikkeler halindeydi. Elektron, doğada altın ve gümüşün
beraber bulunduğu halidir. Sonraları insanlar ayrıştırmayı öğrenmişler
ve altın, gümüş, bronz sikkeler üretilmeye başlamış" diyen
İzmir Nümismatik Derneği Başkanı Orhan Sümer, böylece gelişen ve
çeşitlenen paralara Roma Dönemi'nde üretilen hatıra paraların da
eklendiğini belirtiyor. 18. Yüzyıl'dan sonra Nümismatik,
Arkeoloji'nin alt bilimi olmuş. Madeni paraların (sikkelerin) tarihsel
geçmişi, taşıdıkları özellikler, basım teknikleri, basıldıkları
madenlerin özelliği, üzerlerinde bulunan yazı ve figürlerin
analizi, paranın basıldığı dönemin ekonomik, toplumsal ve siyasal
yapısının araştırılması gibi çok değişik konuları kendisine
ana fikir olarak seçmiş. Sümer, "Koleksiyonerlik de belli bir
objeyi toplamak, deşifre etmek ve tasnif etmektir. Ayrıca bu
koleksiyonları, insanlarla paylaşırsanız, bu bilgi dolaşımının büyük
faydasını görürsünüz" diye konuştu.
Ülkemizdeki yasal mevzuattan sıkıntı duyduklarını ifade eden Nümismat
Kamil Eron, "Türkiye'de Abdülmecit ve sonrası Ôson 6 padişah'
denilen dönemde basılan paralar kayda tabi değildir. Türkiye içinde
alımı satımı serbesttir. Yurtdışına çıkışı yine yasaktır.
Ama etnografik eserler serbesttir. Yani, fiyatı çok yüksek olan Fatih
Sultan Mehmet'in fermanı müze onay verirse serbesttir, ama en fazla 5
lira eden Fatih Sultan Mehmet'in bir Konstantiniye Akçesi kayda
tabidir. Üstünüzde yakalanırsa hapse atılırsınız ve ağır
cezada yargılanırsınız. Ülkemizde böyle bir anlam kargaşası
var" diyerek kamuoyuna anlatmak istediklerinin gerçek
koleksiyonerlerle koleksiyoner kisvesi altında bu işin ticaretini
yapan, rant sağlayan kesimi ayırmak olduğunu söylüyor.
Paranın formu önemli
Bir paranın koleksiyon değeri taşıyabilmesi için kondüsyon adı
verilen bir kavram olduğunu ifade eden Orhan Sümer, "Yani paranın
iyi korunabilirliği, ilk basıldığı hale göre şu anki durumu önemlidir.
İlk basılan para çiğdir. Zamanla kullanımına göre, toprakta kaldıysa,
asit oranı gibi etkenler, paranın değerini değiştiriyor. Özellikle
bronz parayı asit çok etkiler. Gümüş paranın yangında formu oldukça
bozulur. En önemli şey koleksiyona girecek paranın saklanma özelliğine
sahip olmasıdır. Üzerindeki figür görünür olmalıdır, yazılar
okunabilmelidir. Bu özellikler yoksa, bizim gözümüzde o paranın
koleksiyon değeri yoktur. Ayrıca bizim bölgemiz ören yerleri ile çevrili.
Zengin bir bölgeyiz. Suistimale de açık olduğu için yasalarımız
da çok ağır. Fakat, 24 yıl önce çıkan bu yasa koruma sağlamadı.
Aksine sürekli satışta olan paralar var. Günde 100-150 tane çıkıyor
internet üzerinden. Kayda tabi koleksiyonerlik yapmak bu kanunla
insanları korkutuyor. Ama biz İzmir Nümismatik Derneği olarak bu çatı
altında birleşmek istiyoruz" diye konuştu.
Kendi koleksiyon parçalarının büyük bir kısmını yurtdışından
bulduğunu belirten Eron, "Biz bir yerde, kaçak olarak yurtdışına
gitmiş paralarımızı ülkemize geri getiriyoruz. Gerçek
koleksiyonerle kaçakçıyı birbirinden ayırmamız gerekiyor. Biz
paramızı, emeğimizi, zamanımızı veriyoruz. Bir de üzerine kaçakçı
damgası yemek istemiyoruz. Bir yerde tarihimize, geçmişimize ışık
tutuyoruz. Bu da önemli bir unsur. Ayrıca biz kimseden bir destek de görmüyoruz,
köstek olunmasına da üzülüyoruz" dedi.
"Cumhuriyet dönemi madeni paralarının ve hatıra paralarının
koleksiyonunu yapmak konusunda daraltıcı, sınırlayıcı veya
yasaklayıcı herhangi bir yasal düzenleme söz konusu değildir.
Ancak, Cumhuriyet öncesi döneme ait sikkelerin koleksiyonu, devri ve
satışı 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu'na tabidir. Yasanın 23'üncü maddesi uyarınca; Osmanlı padişahlarından
Abdülmecit, Abdülaziz, V. Murat, II. Abdülhamit, V. Mehmet Reşat ve
Vahidettin'e ait aynı çağdaki sikkeler, bu yasaya göre tescile tabi
olmaksızın yurtiçinde alınıp satılabilirler. Yasanın bu hükmünden
de açık olarak görüldüğü üzere, bu belirtilen padişahlar dışındaki
dönemlere ait sikkelerin anılan yasanın 7'nci maddesine göre tescil
işlemine tabi tutulmaksızın yurtiçinde alınıp satılması yasaktır.
Bir başka deyişle, para koleksiyonculuğu ile uğraşanların, 2863
sayılı yasayı ve bu yasa kapsamında çıkarılmış yönetmelikleri
çok iyi bilmeleri ve bunlara uygun olarak koleksiyonlarını yapmaları
gerekir. Ancak, Cumhuriyet dönemi madeni paraları ve hatıra paraları
için şu anda 2863 sayılı Yasa kapsamında herhangi bir tescil işlemi
veya sınırlayıcı hüküm söz konusu değildir."
Sınırlarınızı belirleyin
Asıl mesleği tekstil mühendisliği olan Kamil Eron, "Kayıtlı
koleksiyonerlik denince anlaşılması gereken, 1255 Hicri/1839 Miladi yılından
önce imal edilmiş sikke ve objelerin toplanabilmesi yani
koleksiyonunun yapılabilmesi için en yakın müze müdürlüğünden
izin alınması demektir. Ben de küçüklükten beri koleksiyonculuk
hep ağır bastı. İlk başlarda herkes gibi pul koleksiyonu ile başladım
daha sonraları taş koleksiyonu, deniz kabuğu koleksiyonu gibi
meraklar da oluştu. Fakat bunlar gençlik hevesleri idi, gelişmedi.
Fakat sikkeler çok farklı bir keyif... En önemlisi de uzun süreler
boyunca hayalini kurduğunuz bir sikkeyi elinizde tuttuğunuz an, her
defasında yeniden aşık olmak gibi bir şey. Ben genel olarak
Anadolu'da yaşamış olan uygarlıkların sikkelerini toplamaya çalışıyorum,
fakat bence koleksiyonculukta hedefi belirlemek ve sınırlamak çok önemli
bu yüzden ben de genel olarak, Antik sikkelerde Ionia, Mysia, Aiolis,
Lesbos; İslami sikkelerde, Anadolu Selçuklu, İlhanlı, Anadolu
Beylikleri ve Osmanlılar üzerinde durmaya çalışıyorum. Genel amacım
Anadolu darplı sikkeler olsa da Musul, Erbil gibi yıllar boyu Türk
toprağı olan sikkeleri de toplamak. Özellikle Anadolu Selçuklu ve
Beylikler üzerine çok sınırlı kaynak bulunuyor ve bunlar da
genellikle parça parça olduğu için faydalanmak çok zor" diye
konuştu.
Nümismatik Nedir?
SİKKE ve madalyonların tarihi ve tanımıyla uğraşan, Tarih
biliminin alt kolu olan Nümismatik, Sikke anlamına gelen Grekçe
"nomisma" ile Latince "numisma" kelimelerinden türedi.
Bu dalda uzman olan kişilere de nümismat denir. Nümismatik, incelediği
nesnelerin zamanla bozulmaması sayesinde sikke ve madalyalarda kullanılan
alaşımları ve bunların ağırlıklarını, paraların yeryüzünde
dağılımı ve yayılım alanlarını ortaya koyarak, coğrafyanın,
tarihinin, dinler ve gelenekler tarihinin, sanat tarihinin ve çeşitli
devirlerdeki ticaret sistemlerini inceleyen ekonomi tarihinin başlıca
yardımcısı oldu. Nümismatik, para koleksiyonculuğu anlamında da
kullanılır. Para koleksiyonculuğunun başlangıcı Romalılar'a dek
ulaşır. Dünyaca ünlü Sezar, Pompeius ilk para koleksiyoncularındandır.
Türkiye'de ise para kolleksiyonculuğu ancak 20. Yüzyıl'ın başlarında
müzeciler tarafından başlatıldı. Türkiye'de de "Türk Nümismatik
Derneği" adı ile kurulmuş olan dernek, tüm nümismat ve para
koleksiyoncularını bünyesinde barındırmaya çalışıyor.
İkinci anlamıyla nümismatik alanı içine giren konular kısaca,
madeni ve kağıt paralar, madalyalar, nişanlar, hatıra madalyonları
ve jetonlar gibi ana dallara ayrılıyor.
Orhan Sümer Kimdir?
1951 yılında Çorum'da doğdu. 25 yıl Petkim'de yöneticilik yaptı.
Hobi olarak yıllardır pul ve para biriktiriyor. Sümer, 1996 yılında
kurulan İzmir Nümismatik Derneği'nin başkanı. Hatıra paraları
biriktiriyor.
|